28 Mart 2012 Çarşamba

Kardes Vatan AZERBAYCAN / Gerçekleri / Türküleri

Kardeş vatan Azerbaycan Türküleri , 
Dökülen her nota ,her söz, bir ağıt 
Türküler de milletleri gibiler 
Kardeş vatan türkülerinde keder dolu sesler..!!!


1918
1992
Bu sayılar bilmeyenler için sadece bir yıldan ibaretken
Azerbaycan için göz yaşı ile hatırlanacak 2 tarihtir.
Beni de en az kardeşlerimiz kadar yaralayan...


Karabağ sorunu ve hocalı katliamından bahsediyorum.
Bizler bu tarihleri hiç unutmadık..
Unutmayacağız ve asla unutturmayacağız.
Bu olaylar Ermenilerin, ikincil amaçlarını gerçekleştirebilmek için ortaya attığı sözde soykırımın, intikamı olarak adlandırdıkları  insanlık dışı vahşiliklerdir ve binlerce kadın çocuk ve masum insan  ahlaksızca,işkence edilerek,yakılarak,süngüden geçirilerek şehit edilmiştir.



Karabağ hareketi içerisindeki önemli isimlerden biri olan Zori Balayan ise Ruhumuzun Canlanması adlı kitabında o dönemde Azerbaycan Türklerine karşı işlenmiş olan soykırım suçundan şöyle bahsetmektedir:

Biz arkadaşımız Haçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türke onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkle aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915'te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı'yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.

İşte insanlık dışı bu işkencelerden  böyle bir dille büyük bir keyif alınarak bahsedilmiş ve övünülerek kitaplara dahi basılmıştır..Ermeni gerçeği sadece yazılı basında yer almakla kalmamış bir çok devlet adamı da bu milletin aslını açıkça ifade etmiştir.

İngiltere’nin devlet adamı Lord Curzon, Avam Kamarası’nda verdiği bir nutukta şöyle konuşmuştur."Bana öyle geliyor ki, siz Ermenileri, 7-8 yaşında pek masum ve temiz bir kız çocuğu gibi görüyor ve öyle sanıyorsunuz! Ama bunda pek yanılıyorsunuz! Zira Ermeniler, özellikle son hareketlerindeki vahşetle, ne ölçüde kan dökücü, vahşi bir millet olduklarını bizzat kendileri ispat etmişlerdir.

Fakat Tüm bu sözleri söyleyen ve ermeni gerçeğine açıkça tanık olmuş bu ve benzer devlet adamları,bu gerçeklere rağmen ,iğrenç emellerine ulaşmak isteyen insanlık yoksunu bu aşşağlık milletle danışıklı dövüş yapmış, Ülkemiz üzerindeki menfaatleri için bu acı katliama seyirci kalmışlardır. hatta bu sahte soykırım iddialarına çanak tutarak yasal olarak bile tanımışlardır.

İşte Ermeni soykırımı diye bas bas bağıran bu devletler.Binlerce  masum insanın öldürüldüğü bu olaylara siyası çıkarları için kulak tıkamış, kör olmuştur. Hala İnsanlıktan bahsedip, insan haklarının arkasına saklanan bu devletler ,ülkemiz için İçten içe böl parçala yok et planları yapan asıl suçlulardır..!!


Kimse bunları göremeyecek kadar salak değil ..
Fakat zaman zaman hatırlamayacak kadar duyarsız olabiliyor..
Lütfen bir Türk olarak kardeş vatanı ve Milletimize yapılan bu vahşeti asla unutmayalım ve Unutturmayalım..!!!






Kardeş Vatan Türküleri




21 Mart 2012 Çarşamba

Simurg / Zümrüdü Anka / Rivayete göre..??


Zümrüdü anka kuşu, diğer bir adı ile Simurg. Adı uzun boynu veya boynundaki beyaz halkadan gelir.Ömrünün sonuna gelınce bahar ağacı yapraklarından yaptığı yuvasını ateşe verip kendini yakarak ölür ve küllerinden doğarak yeniden dünyaya gelir. Genelde kuş olarak tasvir edilir.Simurg’ un yeri Kafdağıdır. Hem ruhun ölmezliğinin hem de yeni yılın simgesi olarak da düşünülür.

Rivayet olunur ki ; Kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. 

Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş.

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış).Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;baykuş yıkıntılarını özlemiş,balıkçıl kuşu bataklığını...Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;


"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg..

Simurg ; Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerinden yeniden doğmakmış...


Aslında Kartallar / Daha fazlası..


Kartallar kuşlar arsında en uzun yaşayanlardandır. 70 yaşına kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak isteyen kartalın 40 yaşlarında çok ciddi ve zor bir karar vermesi gerekir. Çünkü bu yaşlarda kartalın gagası uzunlaşıp göğsüne doğru kıvrılır, pençeleri sertleşir, kanatları ağırlaşır ve tüyleri kartlaşır. Avlanması, uçması sorun olmaya başlar, çünkü güçten düşer. Dolayısıyla kartal ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşu..

Bazıları kendini ölüme terkeder,bazıları da değişmeyi seçer. yeniden doğuşu seçenler dağın tepesinde kayalıklarda bir yuvaya çekilir. Gagasını sert kayaya vura vura söker ve bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıkınca , yeni gagasıyla pençelerini söker. Yeni penceleri çıkıncada onlarla kartlaşmış tüylerini yolar. Bu değişim süreci aşağı yukarı beş ay sürer.


Tanıdık geliyor insana..

Bir kartal hikayesinden fazlası var..





20 Mart 2012 Salı

Gerçek bir Kısa film / Hala yürüyemeyecek misin?

Kısa filmler sadece film setlerinden çıkmıyor.
Hayatın her anı gebe.Görebilene..

Benim hayatımdan bir tanesini paylaşmak istedim.

Bi yaz günü işten çıktım.
Yürüyorum.
O gün depresyonun sınırlarını zorladığım günlerden biri.
Hiç bir şeye inancım olmayan bir gün.
Yorgunum.
Yürüyemeyecek kadar yorgun hissediyorum.
Bir insan bütün iç organlarının acı ile birbirine vurduğunu hissedebilir mi?
Acı damarlarımda akıyor sanki.
Yaşamamış olsam 
Bir ruh halinin bedeni bu kadar etkileyebileceğine inanmazdım.
Ama oluyormuş..

O gün..
Hangi gün olduğu önemsizdi.
Pazartesi yada cuma ne fark ederdi?
Öylesine bi gündü işte..
Sadece işten çıkıp,şehiriçine binip eve gidebilecek kadar iyiydim.
Eve gidip uyumak,tüm isteğim buydu.

Karşı kaldırıma geçtim.
Durakta oturdum,araç bekliyorum.
Şehiriçinin numaralarına bakıyorum.
İçimdende bi an önce gelse diye söyleniyorum.
O saniye gözüm kaldırımda yürüyen yaşlı bir adama takıldı.
Bir bacağı diğerine göre kısaydı.
Aksıyordu.kamburdu üstelik iki büklüme yakın,
Başı kocamandı.yüzünden korkmuştum.
Sonra dedim ki kendime.
Bu adam nasıl yaşayabiliyor?
Önümden geçip gidene kadar izledim onu.
Tüm bu düşünceler film şeridi.
Sonra
Tekrar kafamı çeviriyorum.
Şehiriçi numaralarına bakıyorum allak bullağım.
Saniyeler oynuyor aradan..
O an bi adam daha görüyorum.
3 tekerlekli bir motor üzerinde..
Motorun arkasında sele var.
İçerisinde topladığı çöp ve kağıtlar..
Ön sele de ise koca bir buket çiçek.
Gözlerimi biraz aşağı çevirdiğimde ise kendimden utanmama sebep bir şey görüyorum.
Adamın İki bacağı dizlerinin üzerinden kesik.!!

Yerin dibine geçiyorum..
Sonra
Bak diyorum..
Eve yürüyemeyecektin değil mi?
Bak insanlar ne şekilde hayatlarını sürdürüyor.
Bacakları olmayanlar yaşam için savaş veriyor.
Sen sahip olduğun onca şey varken
Hala yürüyemeyecek kadar yorgun ve acı çektiğinden bahsediyorsun.
Nasıl yaşayacağım şimdi diyorsun..
Kendinden utan diyorum...
Ve
Ayağa kalkıyorum
Yürümeye başlıyorum.
Yol boyunca o iki adam aklımda..
Film şeridi gibi geçiyorlar gözümün önünden..
Defalarca..

Şimdi çok zaman geçti üzerinden
Ama
Onları hiç unutmadım.

O gün bu gündür 
Daha hiç Ben de acı çekiyorum demedim..!!

14 Mart 2012 Çarşamba

Alexander Rybak - "Europe's Skies" / "Funny Little World" :))

Alexander Rybak - "Europe's Skies"

Alexander Rybak - "Funny Little World"


Alexander Rybak 

Benim sevimli fıstığım :)) peri masalı şarkılar yapar..
Rengarenk boyar hayatımı her dinlediğimde...